“Bu Dünyaya Çocuk Mu Getirilir?” Sözüne Binaen

Yazar: Pamucco

 

Son zamanlarda çok sık duyduğumuz bir cümle de bu olsa gerek; “Bu kötülüklerle dolu dünyaya çocuk getirilmez.” Öncelikle böyle diyenlerin endişelerini anlayabildiğimizi belirtelim. Sonra konuya olan kendi yaklaşımımızı anlatmaya gayret edelim.

Dünya insana hiçbir zaman problemsiz bir hayat vaat etmedi. Var olduğundan beri insan, hayrın ve şerrin seçimi arasındadır. Bu sebeple dünyadadır. Ahir zamanın çetrefilli yolları çok fazla bu bir gerçek. Fakat her dönemde fitne, imtihan ve meşakkatler vardı. Her topluluktan kötüler çıktığı gibi iyiler de çıktı.

Bu sebeple böyle cümleler kurmak bize göre insanı imtihan bilincinden uzaklaştırır. Allah’a olan itimatını azaltır. Ve karamsarlık empoze eder. Halbuki mutlu insan umutlu insandır. Olumsuzluklara rağmen umut eder, kontrol edemediği işleri de kendine atfetmez. İyilerden olacağına, iyileri yetiştireceğine inanır ve ona göre harekete geçer. Motive olur motive eder. Dua eder.

Peki bu süreçte hangi problemlerle karşılaşıyoruz? Bu problemlere nasıl çözümler üretebiliriz? Güzel evlat yetiştirmeyi nasıl başaracağız? Çocuklarımızı eğitirken karşılaştığımız bazı problemleri ve verdiğimiz mücadeleyi aşağıdaki başlıklarda 5 esasta yer aldık.

Buyurun :

1) ÇOCUKLARIMIZA GÜZEL ÖRNEKLER OLMALIYIZ

İnsan tabiatı neyi müşahade ederek yetişirse onu benimsemeye ve uygulamaya meyleder. Çocuk yetiştirmek mühim iş olduğu için onları kendi benliklerini bulmak ve topluma kazandırmak adına kendimiz iyi birer örnek olmalıyız. Çocuklarımızdan istediğimiz hayat tarzını genel hatlarıyla biz de yaşıyor olmalıyız.

Çocuklarımızı sevmeliyiz, sevdiğimizi dile getirmeli ve belli etmeliyiz. Çünkü sevginin yeşertmediği bitki yoktur. Her halükârda samimi davranmalı, sözünde durmalı ve yalan söylememeliyiz. Misal bizler şaka dahi olsa yalan söylememeye gayret ediyor ve bu şekilde öğretiyoruz. Böylece doğru sözlü olmanın güvenilir bir insan olmaya götürdüğünü kavrıyorlar.

Onlara bir söz verdiğimiz zaman da sözümüzde duruyor, bir aksilik çıkmış ise bunu onlara izah ediyoruz. Hal böyle olunca olduk olmadık şeyler için söz vermemiş oluyoruz. “Evet”i de öğreniyorlar ”Hayır”ı da. Bu da onlarla küçüklükten itibaren gayet orijinal bir bağ kurmamızı sağlıyor. ”Annem babam yalan söylemez”, ”annem babam sözünde durur” inancı sabitleştiği anda bize karşı paha biçilmez bir güven de oluşuyor çocuklarımızın kalplerinde 🌿

Peki biz hatalar yapmaz mıyız? Elbette yaparız. Yeri geldiğinde hatalarımızı çocuklarımızla konuşabilmeliyiz ki ”annem babam da hatasını görüyor, düzeltmek için uğraşıyor” fikri oluşsun. Bazen ”benim de şu konuda daha iyi olmam gerek” veya ”küçükken/gençken benim de senin gibi şöyle isteklerim vardı” gibi cümleler kurabiliriz. Bunu yaparak onları anladığımızı ve dışlamadığımızı göstermiş oluruz. Biz mükemmeli oynamamalıyız ki kendilerini anormal hissetmesinler ve hep daha iyi olmak adına umutvar olsunlar. Tabii bunu yaparken dikkatli konuşmaya ve tutarlı davranmaya özen göstermeliyiz.

Çocuklarımızı itidal üzere eğitmek, eğitirken kararlı olmak, onlara haksızlık yapmamak, bağışlayıcı olabilmek, onların güvenli limanı olabilmek ne büyük kazançtır. Bu gelecek adına büyük bir yatırımdır. Ve elbette gayretle beraber yavrularımız için yapacağımız dualar umut ediyoruz ki onların göz aydınlığı olacaktır.

2) ÇOCUKLARDA KULLUK BİLİNCİ

İnsan var olduğundan beri varlığını anlamlandırma ve hakikati bilip ona göre yaşama arzusu içindedir. Bu yol güzel ahlak sahibi olmaya götüren bir yoldur zira ancak bir kulluk bilinci ve onun getirdiği sorumluluk insanın gayp halini terbiye edebilir, kimse görmez işitmezken bile onu kötülük yapmaktan alıkoyabilir. Bu hali kazanmış insan artık ne iş yerinde ne çarşı pazarda ne aile hayatında kimsenin hakkına tecavüz edemez. Bu sebeple bizler çocuklarımızı ilahi emirleri öğreterek ve yavaş yavaş pratiğe dökmelerini sağlayarak büyütmeye çok önem veriyoruz.

Burada önemli bir konuya değinmek istiyoruz. Yaradan bizden ibadet / nitelikli amel istediği için bizler çocuklarımızı yavaş yavaş bu yönde eğitiyoruz diye ifade ettik. Fakat bugün görüyoruz ki çok sık “kalp temizliği” savunması yapılıyor. Peki insanın “kalbinin temiz” olması onu Allah’ın emirlerinden muaf tutar mı? Yoksa bu bir aldanış mıdır? Buna şöyle bir örnek verelim: Şimdi siz çok sevdiğiniz birisini, mesela bir anne olarak evladınızı tahayyül edin. Çevrenizden onun hakkında hep iyilik duyuyorsunuz. Dedesi “çok efendi çocuk” diyor, komşu kadının poşetlerini taşıyor, otobüste yaşlı amcaya yer veriyor ve saire. Fakat eve geldiğinde sizin hassasiyetlerinizi önemsemiyor, sizi hiç görmüyor dinlemiyor. Şimdi bu evlat sizin gözünüzde hayırlı mıdır? Allah’a ibadet ve taatte bulunmadan önce başkalarına iyilik yapanın hali de böyle olmaz mı?

Bize göre hem dini sorumluluklarımızı yerine getirmek hem de güzel ahlak sahibi olmaya çalışmak kulluk bilinci edinmek adına en hakkaniyetli yoldur. Bu yüzdendir ki küçüklükten itibaren çocuklarımızın Allah ile bir iletişimleri olması gerektiğini düşünüyoruz. Dışarı çıktıklarında, gece başlarını yastığa koyduklarında, senin benim olmadığımız yerde O olmalı. Hata yaptıklarında pişmanlıklarını yaşayabilecekleri, sevindiklerinde üzüldüklerinde, bir şeyi çok istediklerinde konuşabilecekleri bir huzur olmalı.

3) TEKNOLOJİNİN GETİRDİĞİ ZORLUKLAR

Her ne kadar telefonlar, tabletler çocuklarımız açısından bizi zorlasa da şunu kabul etmeliyiz ki bu çağ teknoloji çağıdır. Çocuk eğitimindeki diğer süreçler gibi bu da sancısız olmayacaktır. Bize düşen görev yine itidal üzere bir yol tutmaya, iniş çıkışlarıyla beraber dengeli davranmaya çalışmaktır.

Öncelikle biz çocuklarımızı nasıl büyüttüğümüze kısaca değinelim; Biz evlerimizde televizyon barındırmayan ebeveynleriz. Onlar hep oyun çocuğu oldular, çok keşfettiler çok oynadılar. Ne zaman okul çağına yaklaştılar, bazı şeyleri gördüler ve talep etmeye başladılar, o zaman onlara haftanın belli bir günü belli bir süre bir şeyler izleme izni verdik. Uzun süre bu onları idare etti. Büyüdükçe süreyi uzattık ve bazen farklı günlerde de ekstra bir şeyler izlemelerine müsaade ettik. Beraber filmler seçtik izledik. Bu senelerde kurallar koymak ve kararlı olmak bir de çocuklarımızın ihtiyaçlarını gözetip ona göre davranmak bizim işimizi epey kolaylaştırdı diyebiliriz.

Bugün maalesef çocuklar çok küçük yaşta daha hiç ihtiyaçları yokken teknoloji ile tanışıyor ve tabiri caizse “akıllanmadan” telefon sahibi oluyor sosyal medyada geziniyorlar. Tehlikeli diye sokağa salmadığımız çocuklarımızı sosyal medyaya nasıl salıyoruz?

Biz ortaokulu yarılamış hatta geçmiş olan çocuklarımıza daha yeni yeni telefon sözü verirken bunun kurallar dahilinde olacağını söylüyoruz. Zaten artık onlar da tehlikelerin az buçuk farkında oluyorlar. Süreli kullanım olması, kendisini, odasını ve evimizi herhangi platformda paylaşmaması, sosyal medya hesapları kullanmaması bizim temel kurallarımızdan. En azından ilk etapta. Gece yatak odasına telefonlarını götürmemeleri de birçok açıdan önemli. Biz anne babalar olarak her gece Wi-Fi’yi kapatıyor, telefonlarımızı salonda bırakıp öyle uyumaya gidiyoruz. Bir de normal hayatta doğru-yanlış, helal-haram ne varsa aynı kuralların sanal alem için de geçerli olduğunu hatırlatıyoruz. Hatırlatıyoruz ki şahsiyetlerini muhafaza eden internet kullanıcıları olsunlar.

4) ÇOCUKLARIMIZI TEMİZ BESLEME GAYRETİ

Hepimizin bildiği üzere temiz beslenmek insanın sağlığını direkt olarak etkiliyor. Bu nedenledir ki hem Türkiye’de hem de birçok Avrupa ülkesinde “Ne yersen o’sun – Ne yersen o olursun” deyimi çok sık kullanılmakta. Her ne kadar bu sağlık açısından söylenen bir cümle olsa da bizler konuya manevi açıdan da bakmak zorundayız. Çünkü yediklerimiz doğrudan fıtrat ve ahlakımızı da etkiliyor.

Peki biz bunu çocuklarımıza nasıl anlatacağız ve bu kadar dış etken varken onları nasıl koruyacak nasıl eğiteceğiz?

Her konuda olduğu gibi öncelikle kendimiz örnek teşkil etmeli, mutfağımıza giren her ürüne dikkat etmeliyiz. Biz anne babalar olarak şunu fark ediyoruz ki ne zaman kendimiz beslenmeyi bozsak, bu hâl bir şekilde çocuklarımıza sirayet ediyor. O yüzden mümkün mertebe önce kendimizi düzeltmeliyiz.

Bizler helal ve temiz beslenmeye gayret ettiğimiz için çocuklarımız da bu duruma aşina büyüdüler. Okul çağına geldiklerinde evde pişirip beslenmelerini hazırladık. Piyasada bulduğumuz temiz içerikli gıdalardan alıp takviye yaptık. Bulduğumuzu aldık, bulamadığımızı evde yapmaya çalıştık. Kaldı ki artık bugün piyasada çok fazla doğal ürün bulunuyor.

Peki bütün bunları yapınca çocuklarımızın canı katkılı yiyecekleri çekmeyecek mi?

Elbette çekecek, çünkü maalesef temiz beslenmek de modern çağın getirdiği zorluklardan bir tanesi. Büyüyecekler, ikramları geri çevirmeyecekler hatta katkılı yiyecekleri kendileri alıp tüketecekler. Böyle olduğunda sevgili anneler babalar, prensiplerimizi bozmamız veya kendimizi başarısız saymamız doğru olmaz. Sakin kalmalı ve anlayışla yaklaşmaya çalışmalıyız ki nasihatlerimizin bir faydası olsun. Her zaman dediğimiz gibi bizim derdimiz temeli sağlam atmaktır. Onlar büyüdükçe de nasihate devam etmeliyiz. Allah’ın üzerimizdeki nimetlerini hatırlatmalı, helal dairesinin ne kadar geniş olduğundan bahsetmeliyiz.

İnsan, bazen hatayı tecrübe ederek öğrenir ve bu şekilde nimetlerin farkına varır. Belki bu dönem de öyle bir dönemdir.

5) ÇOCUKLARIMIZIN KAZANMASINI İSTEDİĞİMİZ BİRTAKIM ÖZELLİKLER

DOĞRU SÖZLÜ OLMAK: Doğru konuşmak güvenilir bir insan olmanın giriş kapısıdır. Çocuklarımıza doğru cevap verdikleri müddetçe kızmayacağımızın teminatını verebiliriz. Ortada doğru söylemesini zorlaştıran bir durum varsa o konuya çözüm odaklı yaklaşmalıyız. Böylece doğru konuşmanın hep kazandırdığına şahit olurlar.

SÖZÜNDE DURMAK: Verilen sözlerin yerine getirilmesi tıpkı doğru sözlü olmak gibi kişiyi güvenilir ve itibarlı kılar. Küçük olsun büyük olsun verilen sözlerin emanet değerinde olduğunu öğretmeliyiz. Bu konuda örnek olmalıyız.

SAYGILI OLMAK: Büyüklere saygı bizim inanç ve örfümüzde vardır. Çocuklarımızla hem sevgi bağımız sağlam olmalı aynı zamanda da sınırı korumalıyız. Kardeşler arasında dahi büyüğe karşı saygıyı önemsemeliyiz. Tabii büyük çocuklarımızı da kardeşlerine karşı sevgi ve anlayışa davet etmeliyiz.

EMPATİ KURMAK: İnsan bir problem karşısında, birinin derdine şahit olduğunda kendisini o kişinin yerine koyarak düşünürse çok daha hakkaniyetli davranabilir. Bu da bizi ve çocuklarımızı daha merhametli ve daha anlayışlı kılar. Hem bize verilen nimetleri de hatırlatır.

GIYBET ETMEMEK: Başka insanlar hakkında olumsuz konuşmak erdemli insanların yapacağı iş değildir. Hayatımızdaki insanlar bizim elimizden ve dilimizden emin olmalıdırlar. Çocuklarımız böyle kıymetli hassasiyetlere sahip oldukça birbirini hayra teşvik eden bir aile oluveririz.

İSRAF ETMEMEK: Dünyanın en zengin insanı dahi olsak bir şeyi gereğinden fazla tüketmek israf olur. Hem bu hâl bizi duyarsızlaştırır. Zor durumda olan insanların hâlini anlayamayız. İsraf etmemek şükrün de bir gereğidir. Bunu çocuklarımıza anlatmalıyız.

DOĞAYI KİRLETMEMEK: Su ve toprak temizleyicidir, insanı kirlerinden arındırır. O zaman bizim de doğaya karşı sorumluluklarımız olmalı. Aksi takdirde verdiğimiz zarar bize geri dönecektir. Çöp atmamak, toprağı temiz tutmak, bitki ve canlılara zarar vermemek çocuk eğitiminin en temelinde yer almalıdır.

Bu zamanda yaşıyorsak ve bu zamanda ebeveyn olduysak bunun bir manası vardır. Belki de en çok bugün güzel evlatlar yetiştirmeye ihtiyacımız vardır ne dersiniz? 

Aramak istediğiniz kelimeleri yazıp Enter'a basınız!